news-16112024-102907

Burdur’un Yeşilova ilçesinde bulunan ve Mars gezegenindeki toprak yapısına benzerliğiyle ünlü turkuaz renkli Salda Gölü’nde su seviyesinin hızla düştüğüne dair endişe verici gelişmeler yaşanıyor. Göldeki beyaz adacıkların kararmaya başlamasının yanı sıra, canlı organizmaların etkisiyle oluşan beyaz adacıkların rengi de değişmeye başladı. Salda Gölü Koruma Derneği Başkanı Osman Şakar, göl kıyısında açılan çukurun, göl suyunun çekilme hızını gözler önüne serdiğini belirtti. Şakar, gölün kıyısında içinde su olan çukurun olduğu alanın birkaç ay içinde yaklaşık 20 metre çekildiğini tespit etti.

Göl suyunun çekilmesinin başlıca nedeni olarak küresel ısınmadan kaynaklanan kuraklık gösteriliyor. Bu bölgede bu yıl neredeyse hiç yağış olmaması, yer altı su kaynaklarının gölü beslemesini azalttı. Ayrıca, bölgede yetiştirilen sulu tarım ürünleri için yapılan derin su sondajları da göl suyu seviyesinin hızla düşmesine katkı sağlıyor. Salda Gölü Koruma Derneği, devletin göle can suyu bırakmaması ve kontrolsüz su kullanımı gibi faktörlerin göl seviyesinin azalmasına yol açtığını belirtti.

Çevre koruma örgütlerinden gelen acil önlem çağrılarına rağmen, Salda Gölü’nün su seviyesinin endişe verici bir şekilde düşmeye devam ettiği gözlemleniyor. Gölü ve çevresindeki ekosistemi korumak için acil önlemlerin alınması gerektiği vurgulanıyor. Salda Gölü, sadece bölgenin değil tüm insanlığın mirası olarak kabul ediliyor ve korunması hepimizin sorumluluğu olarak görülüyor. Bu nedenle, göldeki su seviyesinin düşüşüne neden olan etkenlerin belirlenmesi ve bu konuda acil önlemler alınması gerekiyor. Eğer bu önlemler zamanında alınmazsa, Salda Gölü ve çevresindeki ekosistem ciddi zarar görebilir. Bu da sadece bölge halkını değil, tüm insanlığı olumsuz etkileyebilecek bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle, göl ve çevresinde yapılan faaliyetlerin göl ekosistemini koruyacak şekilde düzenlenmesi ve denetlenmesi hayati öneme sahip. Sonuç olarak, Salda Gölü’nün su seviyesinin düşmesi sorunuyla karşı karşıya olan tüm paydaşların işbirliği içinde hareket etmesi ve ortak çözümler bulması gerekmektedir. Aksi takdirde, bu eşsiz doğal güzelliklerin yok olma riskiyle karşı karşıya kalabiliriz.