news-19102024-210616

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hizbullah’ın evinin bulunduğu bölgede dronlarla hava saldırısına uğradı. Hizbullah, Netanyahu’yu hedef alan ilk saldırısını gerçekleştirdi ve bu durum, birçok kişi tarafından İsrail’in Demir Kubbesi’nin savunma sistemine olan güveni sorgulanmasına neden oldu.

Gazeteci Güngör Yavuzaslan’a göre, Hizbullah’ın bu saldırısı, Netanyahu’yu hedef alan bir suikast girişimi olarak değerlendirilebilir. Hizbullah daha önce “yeni bir aşamaya geçtik” açıklamasını yapmıştı ve bu saldırı da bunun bir göstergesi olabilir. Yavuzaslan’a göre, Hizbullah Netanyahu’yu hedef aldıktan sonra sıra İsrail Savunma Bakanı Gallant’a da gelebilir.

Demir Kubbe savunma sistemi, İsrail’in füzeleri ve roketleri durdurmak için kullandığı bir sistem olarak tanıtılmıştı. Ancak Hizbullah ve Hamas gibi örgütler, bu sistemi birkaç kez aşmayı başardı. Son olarak, Aksa Tugayları’nın füzeleri Demir Kubbe tarafından durdurulamadı. Hizbullah da SİHA’lar aracılığıyla İsrail’e saldırılar gerçekleştirerek etkisini gösterdi.

Demir Kubbe’nin bir füze veya roketi durdurmak için kullandığı füzenin maliyeti 1 milyon dolar olduğu belirtiliyor. Ancak Hizbullah’ın gönderdiği dronlar, bu savunma sistemi tarafından durdurulamadı. Bu durum, İsrail’in savunma kabiliyetleri hakkında endişeleri artırdı ve Demir Kubbe’nin gerçekten de aşılamaz olup olmadığı sorusunu gündeme getirdi.

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun sürekli olarak konutunu terk etmediği ve Tel Aviv’de belirli sığınaklarda bulunduğu biliniyor. İran tarafından atılan füzelerin ardından yapılan paylaşımlar da Netanyahu’nun güvenliği konusundaki endişeleri artırdı. Mossad ve İsrail İstihbaratı da, Hizbullah’ın saldırılarının hedefinde olan 5-6 yetkili ismin olduğunu belirtiyor.

Hizbullah’ın Netanyahu’yu hedef alması, bölgedeki gerilimi artırdı ve İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmanın daha da derinleşebileceği endişelerini beraberinde getirdi. Netanyahu’nun güvenliği konusundaki endişeler devam ederken, İsrail’in savunma stratejileri de yeniden gözden geçirilebilir. Bu gelişmeler, Orta Doğu’da yaşanan gerilimlerin nasıl daha da tırmanabileceği konusunda endişeleri artırıyor.