netanyahunun-golan-tepeleri-aklamas-son-dakika-haberleri

Netanyahu’nun Golan Tepeleri Açıklaması

Netanyahu, düzenlediği basın toplantısında, İsrail’in kara işgalini genişletmeye çalıştığı, uluslararası hukuka göre Suriye toprağı sayılan Golan Tepeleri ve Suriye’de Esed rejiminin devrilmesine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Başbakan Netanyahu, 1967’den bu yana İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nin “sonsuza dek İsrail’in ayrılmaz bir parçası olacağını” öne sürdü. Netanyahu, İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki askeri varlığının ülkenin “güvenlik ve egemenliğini garanti altına aldığını” ifade etti.

Trump’ın Golan Tepeleri Kararı ve Esed Rejimi

Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin 2019 yılında Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanıdığını hatırlatarak, Trump’a teşekkür etti. Suriye’de 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesine ilişkin açıklamalarda bulunan Netanyahu, Esed rejiminin düştüğünü belirtti.

Netanyahu, Esed rejiminin devrilmesinin İsrail’in “Hamas’a, Hizbullah’a ve İran’a yönelik saldırılarının “doğrudan sonucu” olduğunu savundu. İran’ın Esed rejimini iktidarda tutmak için milyarlarca dolar harcadığını öne süren Netanyahu, Esed rejimini, “İran’dan Hizbullah’a giden bir silah hattı” olarak nitelendirdi.

İsrail’in Suriye’deki Tampon Bölge İşgali

İsrail ordusu, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz’ın talimatı doğrultusunda işgal altındaki Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgeye girmişti. İsrail, Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni 1967’den bu yana işgal altında tutuyor.

1974’te İsrail ile Suriye arasında imzalanan Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması ile tampon bölge ve silahtan arındırılmış bölgenin sınırları belirlenmişti. Netanyahu, Golan Tepeleri’nde yaptığı açıklamada “işgalin geçici olduğunu” savunmuştu.

İsrail ordusu, askerlerinin ve zırhlılarının Golan’daki tampon bölgeyi işgaline ilişkin görselleri kamuoyuyla paylaşmıştı. Netanyahu’nun açıklamaları ve İsrail’in bölgedeki askeri varlığı uluslararası ilişkiler ve Ortadoğu’daki gerginlikleri artırma potansiyeline sahip. Bu durum, bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirebilir ve uluslararası toplumun tepkisine neden olabilir.